Not: Önyargılarınızı dışarıda bırakın demeyeceğim, bırakmıyorsunuz.
Not 2: Mevcut meallerde Nur 31’in yanlış çevrildiğini düşündüğüm için yazı güncellendi. Tarih: 21 Nisan 2019
Allah uyarmıştı: “..Aldatıcının hiçbir türü sizi Allah ile aldatmasın!..” Ayrıntısız her ayet üzerine yeniden derin derin düşünmek zorundayız. Yoksa kim bilir daha hangi konularda aldatıldığımızı dahi bilmeden yaşamaya devam edeceğiz. Ve yanlış anladığımız her konu bizleri Allah’ı doğru anlamaktan daha da uzaklaştıracak.
Bir şeyin Kur’an’a aykırı olması insanlara yetmiyor. Bilime aykırı olması da insanlara yetmiyor. O yüzden ne söylersem söyleyeyim, yanılan tarafın benim olduğum konusundaki “kesin yargıları” değiştiremem. Haklı olma tutkumuz ve fikirleri sahipleniyor oluşumuz yüzünden yeni fikirleri kabul etmemiz uzak bir ihtimal. Çok içindeyiz ve göremiyoruz.
Kur’an açık, kafalar karışık. Kafa karışık olunca kendi bilgimiz ile Kur’an’daki bilgileri karıştırıyoruz. Haliyle çoğu zaman tek ayetle ne olduğu anlaşılabilecek bir emre sayfalar dolusu açıklamalar yapılmak zorunda kalınıyor.
- Kur’an açık ve “..Siz ondan sorumlu tutulacaksınız..” (Zuhruf 44),
- Başka kitap yok. “Kendilerine okunmakta olan bu kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi?” (Ankebut 51)
- Kitapta eksik yok: “..Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık..” (Enam 38)
- “..Doğrusu Biz bu Kur’an’da, (gerçeği) insanlara her tür dolaylı anlatım tarzını kullanarak farklı açılardan açıklamışızdır..” (İsra 59)
- “..Gerçek şu ki, bu Kuran’da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki (onu inkar edenler) iyice içlerine sindirebilsinler: Ne var ki, bu sadece onların nefretini artırdı..”
Burada antrparantez bir şey söylemek istiyorum. Şöyle diyorlar: “Kur’an ana kitaptır, sünnet (hadis) onun açıklayıcısıdır.” Ayetlerde bununla ilgili en ufak bir şey görüyor musunuz? Aksine Kur’an kendi kendisinin açıklayıcısı olduğunu söylüyor. Yine diyorlar ki “Peygamber onun canlı örneğidir?” Hani? Ben canlı bir peygamber göremiyorum. Herkes bilsin ki “Muhammed bir insandır ve öldü. Allah ise bâkîdir, Bâkî kalacaktır.” Canlı örnek dedikleri şey sünnet ve hadis denilen sözlerin yazıldığı bir başka kitap. Yani canlı dedikleri şey bir başka kitap, peygamber değil. (Bu paragrafı ve yukarıdaki ayetleri birkaç kez okuyun, belki anlarsınız).
Erkekler artık kadınlar hakkında hüküm vermeye bir son vermeliler. 1400 yıldır erkek üstündür düşüncesinden kurtulabilmiş değiliz. 1400 yıl önce ve sonrasında küçük kızları gömmeye devam ettiler. Allah’ın bazı şeylere nasıl müdahale ettiğini görmeniz lazım. Sizler “şu zulümler bitsin, çocuklar ölmesin, Filistin hemen kurtulsun” istiyorsunuz. İlahi katmanda işler öyle 10-20-100 yılda yürümüyor. Yüzyıllar, milyonlar, milyarlar sürüyor. İnsanlık sürecinden bu ana kadar köleliliğin daha henüz kalkmış olması ilginç değil mi? İnsanlığın ulaştığı nokta yüzbinyıllar sonra Kur’an’ın tavsiyeleri oluyor. Bunu deneme-yanılma ile buluyoruz. Araya savaşlar, felaketler giriyor. Süreç uzuyor ama eninde sonunda Kur’an’ın tavsiye ettikleri ile yolumuz kesişiyor. Her zaman söylüyorum, insanlık Tanrı’sının gösterdiği yolu bulacaktır. İnsanlık adına güzel günlerimiz olacak ve bizler de bu yapbozun birer parçasıyız. Bizlerin çabası ile insanlığın mutluluk sürecini yakınlaştırabiliriz ama amaç bu da değil. Amaç mutlu olmamız değil.. Konumuz da bu değil tabii. Bakışınıza bir yol çizmek istedim. Bakışınız ümitvar olsun. Bu paragrafı bitirmeden, saçın örtünmesinin Allah’ın isteği olmadığının anlaşılması sizce kaç yüzyıl sürer? Bence çok çok yüzyıl sürecektir 🙂 Bu arada insanların acılar içinde olmasının da Allah ile hiçbir ilgisi yok. İnsanlar kendilerinin sebep olduğu acılardan dolayı Allah’ı suçlamamalılar. Üstelik Allah acıların son bulması için reçeteler sunmuşken.
Gelelim başörtüsüne. Konuyu çok uzatmayacağım. Çünkü koskocaman kitapta kadının saçını örtmesi gerektiğini söyleyen herhangi bir ayet yok. Evet o her şeyin çeşitli detaylarla örneklendirildiği kitapta kadının saçını örtmesi gerektiği ile ilgili bir ayet yok! Çok açık değil mi? Kur’an kendisini, ufak tefek her şeyin çeşitli örneklendirmelerle ve çeşitli şekillerde tekrar ve tekrar söylediğini bize bildiren bir kitap olarak tanıtıyor.
Kur’an’ın yeter olduğuna kani iseniz (değilseniz devam etmeyin, sizleri Allah kendi kitabıyla ikna edememiş, benim etmem mümkün değil) başörtüsü ayetine bakalım ama ne yazık ki bu ayet de bütün mevcut meallerde yanlış çevrilen bir ayet. Tüm meallerin çevirileri şöyle:
Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını (yasak) olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar, ziynetlerini, bunlardan görünen kısımlar dışında, (kamuya) açmasınlar; bunun için de, hımârlarını göğüs dekoltelerinin üzerine vursunlar. Ziynetlerini yalnızca kocalarına, babalarına, kayınbabalarına, oğullarına, üvey oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, diğer kadınlara, meşru şekilde malik oldukları kimselere ya da emirleri altındaki cinsel arzudan yoksun erkek hizmetlilere veya kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklara açabilirler; bir de yürürken, gizli olan ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Siz ey iman edenler! Topyekûn günahları terk edip Allah’a yönelin ki, mutluluk ve kurtuluşa erebilesiniz. (Nur 31)
Olması gereken meal çevirisi ise şöyle olmalıdır:
Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını (yasak) olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar, ziynetlerini (zinetihinn), bunlardan görünen kısımlar dışında açmasınlar; bunun için de, humurlarını göğüs dekoltelerinin üzerine vursunlar (yadribne). Ziynetlerini yalnızca kocalarına (açsınlar) hatta babalarına, kayınbabalarına, oğullarına, üvey oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, diğer kadınlara, sözleşme altında bulunan kimselere (mâ meleket eymânuhunne), emirleri altındaki cinsel arzudan yoksun erkek hizmetlilere veya kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklara (dahi açığa çıkarmasınlar.) Bir de yürürken gizli olan ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Siz ey iman edenler! Topyekûn günahları terk edip Allah’a yönelin ki, mutluluk ve kurtuluşa erebilesiniz. (Nur 31)
Ayet neden böyle olmalı. Buna dair bir şeyler söyleyip asıl konuya geçeceğim. Çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Bu ayette çok sayıda kelime arapça “ev” -ve hatta, ve dahi- bağlacı ile bağlanmış halbuki Türkçedeki gibi ve bağlacını kullanması beklenir. Yani ziynetlerini kocalarına ve babalarına ve kayınpederlerine.. göstermesinler demesini beklerdik. Halbuki burada “ve” değil “ev” bağlacı kullanılmış. “Ev” bağlacının hatta anlamı için bknz. Bakara 200. En önemli delilimiz Nur 60:
Bir de artık evlenme ümidi beslemeyen, otura kalan kadınların ziynetlerini göstermeksizin giysilerini (siyâbehünne) çıkarmalarında kendileri için bir beis yoktur. Ama iffetleri üzerine titrerlerse bu kendileri için daha hayırlıdır (Nur 60).
Bu ayette Allah, yaşlanmış ve hiç evlenmemiş kadınların ziynetlerini göstermemesi gerektiğinden bahseder. Hiçbir istisna saymaz. Dikkat etmemiz gereken nokta kadının evlenmemiş olmasıdır. Demek ki Nur 31’de istisna kocadır. Kadın zinnetini sadece kocasına gösterebilir. Mevcut çeviriler diyor ki Nur 31’de kadın zinnetini kocası dışında birçok kişiye gösterebilir, Nur 60’ta evlenmemiş kadın zinnetini kimseye gösteremez. Bu açık bir çelişkidir. Tekrar edeyim. Genç kadın ziynetini birçok kişiye gösterecek ama evlenmemiş yaşlı kadın, ziynetini hiçkimseye göstermeyecek. Kısacası ziynet yalnızca kocaya gösterilir. Çünkü genç ve güzel bir kadının ziynetini kayınpederine, üvey oğullarına gösterme ruhsatı veren Allah niçin Nur 60’ta yaşlı bir kadının ziynetini hiçkimseye göstermesine izin vermiyor? Bu mantıklı mı? Bu kanıt gösteriyor ki Nur 31’de ziynet sadece kocaya gösterilir. Ne babaya, ne kayınpedere, ne üvey oğullara. Bu da nur 31’in yanlış çevrildiğinin en büyük kanıtıdır.
Olayın aydınlandığını düşünüyorum. Asıl konumuzdan devam edelim.
Burada kritik derecede önem arz eden kelimemiz hımar. Allah diyor ki hımarla göğüs yakanızı örtün. Buradan, demek ki kadınların göğüsleri görünüyormuş gibi bir yorum yapılır ki bu çok doğal, şimdilerde de böyle zaten. Sadece dişiliği olan kadınlar dişiliklerini göstermek isteyeceklerdir. Alıcısı çok. Haliyle anlaşılabilir. Saçla ilgili bir sorunumuz hala yok. Ayette, “Saçlarınız görünüyor Ey kadınlar, onları kapatın” gibi bir şey yok. Peki ama hımar dediğimiz şey ne?
Hımâr‘ın sözlük anlamları şunlar: Şal, perde, vücut örtüsü, yer örtüsü, başörtüsü, genel anlamda örtü gibi anlamlara gelir. Hımâr baş için kullanılırsa baş örtüsü masa için kullanılırsa masaörtüsü anlamına gelir. Başörtüsü olarak çevirmeyeceğimi düşünmeyin. Hiç sıkıntı değil benim için. Hımarın anlamı 1000 tane başörtüsü de olsa o ayette hımarla saçın örtünmesi gerektiğiyle ilgili bir bilgi yok. Ve saçın kapatılmasıyla ilgili başka bir ayet de yok. E hani Allah bir şeyi emrettiği zaman çeşitli şekillerde örneklendirmeler yapıyordu? Bakıyorsunuz oruçla, faizle, sadaka ile, yenmemesi gereken hayvanlarla vs. ilgili çeşitli ayetlerle ilgili birçok kereler tekrar edilen ayetlerin aksine saçın örtünmesi gerektiğini söyleyen bir ayet yok! (1 tane bile yok).
Şimdi sizi ve mantığınızı şu ayeti anlamaya ve çözümlemeye davet ediyorum: “..Bunun için de hımarlarını göğüs dekoltelerinin üzerine vursunlar..” Hımar yerine başörtüsü diyelim. “Başörtülerini göğüslerinin üzerine vursunlar.” Bakın gelenekselcilerin de hemfikir oldukları gibi Arap kadın ve erkekleri güneşten sakınmak için bir başörtüsü kullanırlardı yani bu arkadaşların halihazırda onları sıcaktan koruyan bir örtüleri var. Ve bu Arap arkadaşlar bu başörtüsünü saçlarını kapatmak için değil, güneşten korunmak için kullanıyorlar. Allah onlara diyor ki o hımarı açıkta olan göğüslerine kullan. (Çağrı filmini hatırlıyor musunuz, Hz. Hamza’yı öldüren Hind’in de başında müslüman olmadan evvel örtü var, saçı tamamen kapatan bir örtü değil, dininin gereği değil örf, kültür ve coğrafyanın etkisi ile başlarında örtü vardı, erkeklerin de başında aynı örtüden vardı, saç sorun olsaydı Allah o örtü ile saçın görünmesin derdi).
Dikkatinizi çekeyim şunu demiyor, “başını ört, saçın görünüyor, saçların görünmesin” demiyor. Saçın s’si bile geçmiyor. Göğsünü kapat diyor ve bu ayetten saçları örtün emri çıkmıyor. Eğer Kur’an’a inanıyorsanız -bu yazıyı okuyorsanız öyle farz ediyorum- Kur’an kendisinin tamamlanmış, eksiksiz, çeşitli konular hakkında örneklendirmelerin çeşitli şekillerde ve değişik yerlerde yapıldığını söyler. Eğer inandığınız Kur’an ise ve o kitapta eksik yoksa o kitap saçların örtünmesi gerektiğini söylüyor olsaydı göğsünü ört emrinden önce ya da sonra fark etmez bir yerlerde “Ey kadın, ört saçlarını” derdi. Demedi. Hepsi hepsi bu.
Şimdi hımara biraz daha devam edelim. Hımar, hmr kökünden. Humur’un tekil formu. İçkiye de aynı kökten hamr denmiş, aklı örttüğü için. İçki ayetlerini ilk olarak şarap olarak çevirmişler. Zamanla aklı örten birçok uyuşturucu çeşidi çıktığı için genel anlamlı kelime olarak hamr’ın aklı örten ya da sarhoşluk veren madde anlamı kullanılıyor. Çünkü hamr’ın geniş anlamda örtü anlamı var. Hamr’a sadece şarap denilemiyor. Düşünsenize sadace şarap denecek olsa aklı örten uyuşturucu gibi envai çeşitteki ilaca evet demiş olurdu ayet.
Burada aklı örten yani bir çeşit örtü olarak kullanılan aynı kelime, başörtüsü olarak kullanılan kelime ile aynı kökten. Allah kelimelerini rastgele seçmez. Buradan aslında hımarın geniş anlamda örtü olması gerektiği sonucuna varıyor olmalısınız ama dediğim gibi sorun yok. Hımarı başörtüsü olarak da çevirseniz genel anlamda örtü olarak da çevirseniz bir şey değişmiyor. Kur’an bu konuda da net. Karışık olan kafalar.
Şimdi eskiden benim de savunduğum argümana geleyim. Mustafa İslamoğlu, Aziz Bayındır gibi alimler (saygıyla, severiz onları) burada kullanılan şeyin isminin başörtüsü olduğunu, haliyle başörtüsü denen şeyin de baştan başka bir şeye örtünmediğini ileri sürüyorlar. (An itibariyle, Düzeltme, fikir değiştirmiş olabilirler onlar da) Doğru. Ama saçları kapatmıyordu o örtü, amacı saçı kapatmak değildi. Şunu soruyorum ben de: Kullanılan bu başörtüsüyle bütün Arap kadınları saçları görünmeyecek şekilde başlarını mı örtüyorlardı? Verilen cevap şu oluyor: Hayır onlar başörtüsünü güneşten korunmak için kullanıyorlardı. Ki zaten uzun süre peygambersiz kalmış bir milletin başörtüsünü İslam’da şu an bilinen şekilde taktıkları (yani bu arkadaşların güya başı kapalı imiş ama göğüsleri açıkta imiş) düşünülebilir mi? Böyle olduğunu düşünmek için aklımızı satılığa çıkarmamız gerekir (gözünüzde saçları kapalı, göğsü açık kadınları canlandırabiliyor musunuz? Yeterince komik bi iddia, şimdi bile örneği yok).
Velhasılı kelam. Anlamak isteyen anlar ve konuyu daha kapsamlı araştırmaya çalışır. Anlayamayan da kendi bilir. Anlayamadığından değil, göz ardı ettiğindendir anlamaması.
Allah’ın isteği bu değil. Bu, kadınları aldatan erkeklerin dine soktukları bir şey. Yazıyı okuyan arkadaşların fikirlerinin değişeceğini düşünmüyorum. Bir kez öğrendiğimiz yerleşmiş bir fikri değiştirmek kolay değil, çoğu için imkansıza yakın. Öğrendim ve iletiyorum. Sizler için bir başlangıç noktası olsun. Araştırın. En doğrusunu Allah bilir
Bu konuya olur veriyorsanız daha detaylı açıklamalar için şu sitedeki yazılara da göz atabilirsiniz:
Başörtüsü, Çarşaf, Burka vs. Kıyafetler İslam’da Var Mıdır?
Bir yanıt yazın