Alternatif Başlık: Sevgili Günlük. Uzun süredir günlük yazmıyormuşum. En son 07.09.2022 tarihinde yazmışım. Sonra dedim ki kendime neden buraya yazmıyorum ki? Günün birinde bir başkasına okutma olasılığım olmasa günlük tutar mıydım mesela? Bu açıdan sanat, toplum içindir diyebilir miyiz? Toplumun çoğu sanattan anlamaz halbuki. Bu konuda henüz tam bir kanıya varmış değilim. Beynimin sürekli üzerinde çalıştığı konulardan biridir bu. Ama bence şimdilik en azından sanat, sanat için olmalı. Sanat bir iptir. Her yüzyılda birkaç kişi sanat için saygıyla eğilecektir. Yüzyıllardan yüzyıllara uzanan bir ip. Yakın ruhları birbirine yaklaştıracaktır. Sanat bir tablo değildir sadece, bir fikirdir. Hatta en çok fikirdir.
Bugünlerde insanlara tahammül edemiyorum. Onlarla konuşmamak için bahaneler arıyorum. Mantıksız şeyler inanılmaz yoruyor, kurallar sinirlendiriyor beni, kurallar insanların mutluluğu içindir. İnsanlar mutlu değilse değiştirilmelidir, kural değil insan hoş görülmelidir. Bu basit mantığı anlayamayanlar beni sinirlendiriyor. Kohl Berg’in 3.basamağını işgal ededursun onlar. Belki de kuralların yalnızca bana uygulanmasını istemiyorumdur. Medenileşmemiş toplumların mutluluğu, kurallara uymalarına bağlıdır.
Bugünlerde her şeyi basitleştirmeye çalışıyorum. Devasa bir anlam sorunumuz var. İnsanları dinlerken sıkılıyorum. Sohbetlerine katılıyorum elbette ama içimdeki kişi “ne banal bir sohbet bu” deyip duruyor. Ben de bayılmıyorum zaten bu sohbete.
Çok yorgunum. Bugün bir de baş ağrısı çektim, böyle günlerde kendime merhamet ediyorum ve kendimi yormamaya çalışıyorum. Her şeyin bir sebebi olmalı. Bu baş ağrımın ne sebebi vardı ki? Gece deprem oldu, birkaç kez uyandım. Uykumu alamadım. Ondan olabilir. Bilemiyorum..
Kendimi güçlü hissediyorum. Keşke diyorum keşke geçmişte de böyle olsaydım. Neden bazı zayıflıklara ya da beni kırmalarına izin verdim ki. Geriye dönseydim daha acımasız olabilirmişim. Belki de böylesi daha iyidir.
Bu ay yeteri kadar iyilik yaptım sanırım. Yeteri kadar iyilik yaptığım zaman kendim için aldığım şeyler beni rahatsız etmiyor. Yine de dünyada bu kadar acı, çaresizlik varken hiçbir zaman tatmin olamayacağım. İstiyorum ki herkes zorunlu ihtiyaçlarını olsun karşılayabilecek güçte olsun. Böyle bir dünya beni tatmin ederdi. Tabi hiç kimsenin hiç kimseye zararı da dokunmamalı. Ondan sonra isterlerse eşeğe tapsınlar. Benim sorunum değil. İçimdeki ses bana hep muhalefet. Evet ben de insan ruhunun özgür olmasını ve değersiz hiçbir şey karşısında eğilmesini istemem, bu da incitiyor beni ama ne yapabilirim ki?
Cehalet. Yanlış inanışları görüyorum. Görüyorum ama onları değiştirmeye muktedir değilim. Bu da bir çaresizliktir. İnsanlar hakikati değil kendi gerçeklerini arıyorlar. Kendi gerçeklerine varıyorlar. Yanılıyor olabilirim gibi bir dertleri yok. Dilleriyle olduğunu söyleseler bile inanmıyorum onlara. Onlar süslü şeyleri sadece kibirlerini gizlemek için söylerler. Yalancı ve ikiyüzlüler. Peki ama bu beni neden rahatsız eder ki? Çünkü hakikati bilmek, her şeyi değiştirir. İnsan ruhu yalnızca gerçeği bildiği zaman özgür ve mutlu olabilir. Bu mutluluğu ve özgürlüğü herkes yaşasın istiyorum.
Sorunlarımı birilerine anlatmaktan hiç hoşlanmıyorum. Kimsenin umurunda değil biliyorum. İnsanlar sadece sevdiklerine, sorumlu olduklarına karşı merhamet gösteriyorlar. Bu da onları merhametsiz birer pislik yapıyor.
Tüm yazı boyunca her bir paragrafta sürekli kendime muhalefet ettim. Belki de insanın gerçeği budur. Belki de sağ beyin ve sol beyin farklı düşünüyordur. Belki de bazı konularda hiçbir zaman tam bir kanıya varamayacağımdır.
Bir yanıt yazın