Maksim Gorki’nin 26 Adam ve Bir Kız adlı eseri, üç kısa hikâyeden oluşur: Bir Kere Sonbaharda, Konovalov ve 26 Adam ve 1 Kız. Bu hikâyeler arasında ben en çok Konovalov’u beğendim. Hikâyeler kısa olmakla birlikte, insan ruhunu harekete geçiren o Rus romanlarının etkileyici anlatımına sahip. Konovalov, Gorki’nin en felsefi ve derinlikli hikâyelerinden biri. Hikâyede, anlatıcı ve dostu Konovalov…
Ah uzun zamandır bir kitap beni böylesine ağlatmamıştı. Okyanusun ortasında kalan çaresiz insanlara yardım etmek düpedüz Allah’ın, insanlara yardım elini uzatması değil midir? Allah insanlara her zaman ve her yerde yardım eder. Bunu çok iyi biliyorum. Ama bu gökten inen apaçık bir mucize değil miydi? 1719’da yayımlanan Robinson Crusoe, edebiyat tarihinin ilk modern romanlarından biri kabul edilir. Kahramanımız…
Bayılmıştım bu kitaba da. Zaten bu blogda yalnızca bayılıp ayıldığım kitaplara yer veriyorum (bu arada ayılıp bayılma yazacaktım ama anlamsal olarak önce bayılıp sonra ayılmamız gerektiğini düşündüm, deyimlerin canı cehenneme, anlam her şeydir). Kitap, yazarın yarı otobiyografik nitelik taşıyan Adrien Zograffi karakteri üzerinden ilerler. Kitapta; Adrien’in gezileri, karşılaştığı insanlar, dostlukları ve hayal kırıklıkları aracılığıyla yaşama tutkusu, özgürlük arayışı…
Çok çok beğendim bu kitabı, açlıktan karnım kazındı ve şu an yeniden okumak istiyorum. Kitaba dair düşüncelerimi anlatamam. İçimden garip bir yakınlık duyuyorum kahramanına ve yazarına karşı. Knut Hamsun’un Açlık romanı, 19. yüzyılın sonlarında Norveç’te, yoksulluk içinde yaşayan genç bir yazarın açlıkla, gururla ve yaratıcılıkla mücadelesini anlatıyor. Roman kahramanı, yalnızca fiziksel açlık çekmekle kalmaz, aynı zamanda toplum tarafından…
Bu Ülke, Cemil Meriç’in, Türk toplumunun düşünsel ve kültürel durumunu analiz ettiği, çağdaş dünyayla bağlarını koparmış bir toplumun zihinsel bir uyanışa ihtiyaç duyduğunu vurguladığı başyapıtıdır. Kitapta, Meriç, toplumsal yozlaşmanın, kültürel yabancılaşmanın ve aydınların suskunluğunun eleştirisini yaparken, bir yandan da insanın varoluşsal sorumluluğuna ve düşüncenin gücüne çağrı yapar. Bu Ülke, Türk milletinin kendi kimliğini bulma yolculuğunda, geçmişin etkisiyle modern…
Mükemmel bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Ali Şeriati, bu kitapta, dinin yanlış yorumlanarak nasıl bir baskı aracı hâline getirildiğini eleştirir. Şeriati, halkların, dinin dogmatik ve baskıcı yorumları yerine, insanı özgürleştiren, adaleti ve eşitliği savunan bir din anlayışını benimsemeleri gerektiğini savunur. Ona göre, din; halkı ezen, köleleşmeye zorlayan bir araç hâline geldiğinde, dinin özü tamamen ortadan kalkmış olur. Dine Karşı…
Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında, Nazi toplama kamplarındaki yaşamını, insanın zorlayıcı koşullar altında bile hayatına anlam katma çabalarını anlatır. Kitap, iki ana bölümden oluşur: Birinci bölümde, Frankl, toplama kampındaki deneyimlerini anlatırken, insanın fiziksel ve ruhsal olarak nasıl yok olabileceğini ama aynı zamanda anlam arayışının da onu hayatta tutmanın bir parçası olabileceğini keşfeder. İkinci bölümde, Frankl, “logoterapi” kavramını…
Uçurtma Avcısı, iki karakterin, Amir ve Hassan’ın hayatlarını konu alır. Amir, zengin bir ailenin oğlu, Hassan ise Amir’in ailesine hizmet eden bir Hazara’dır. Amir ve Hassan, çocukluklarında çok yakın olsalar da toplumsal sınıflar, farklı etnik kimlikler ve Amir’in sahip olduğu aşağılık duygusu, onları zamanla ayıracaktır. Bir gün, Hassan, Amir’in gözleri önünde kötü bir olaya maruz kalır ve Amir,…
Denemeler, Montaigne’in “Ne biliyorum?” sorusuyla yola çıkarak hayatı, bilgiyi, erdemi ve insanın doğasını anlamaya çalıştığı denemelerden oluşur. Eserde; ölüm, dostluk, eğitim, din, politika, aşk, insanın zaafları, mutluluk ve bilgelik gibi pek çok konu üzerine yazılmış denemeler yer alır. Montaigne, bu konular üzerine derinlemesine düşünerek, kesin yargılardan kaçınır ve okuyucusunu da aynı şekilde eleştirel düşünmeye teşvik eder. Dışarda aramayalım…
Molière’in Cimri adlı eseri, insanın para hırsının nasıl trajikomik bir saplantıya dönüşebileceğini gösteren klasik bir komedidir. Oyunun başkahramanı Harpagon, aşırı derecede cimri, paraya karşı saplantılı bir adamdır. Öyle ki çocuklarına bile sevgi göstermekte zorlanır; onlar üzerinde bile ekonomik bir kontrol kurmaya çalışır. Harpagon, servetini bir sandıkta saklar ve sürekli bu sandığı gözetler. Harpagon’un en büyük endişesi, parasının kaybolması…
