MS. 350li yıllar. O günden bugüne bir şey değişmedi. Paganlar güçlü olduklarını düşündükleri için Hristiyanlara saldırıyor, Hristiyanlar güçlü oldukları için paganlara. İsa’dan yaklaşık 350 yıl sonra Allah’ın dininden hiçbir şeyin kalmadığına şahit olabilirsiniz.. Ne diyebilirim ki, izlemelisiniz. Güçlüler üstün gelmişse bu felaket demektir.
Çok uzun zamandır bu kadar iyi bir film izlememiştim. Nutkum tutuldu, izlerken heyecanlandım. Zaten distopik ve felsefi şeyleri sevmeye eğilimliyim, buna da bayıldım tabii. Son filmi sinemada izleyin. Bu dünyada sinemada film izlemekten daha iyi ne olabilir bilmiyorum. Söylemeden geçmeyeyim ilk filmi daha çok seviyorum ama 2.si de muhteşem. Konu çok kısa şöyle: Tyrell şirketi insan görünümünde robotlar…
Sanat filmlerini seviyorum. Sanat filmlerine bayılıyorum. Bence sanat sanat için olmalı. Bu filmde de kendime ait şeyler görüyorum. Adamın titizliği mesela. Sanırım bazı şeyleri sadece bazı şeyleri hissedebilenler anlayabilir. Afişteki resmin içindeki odada yaşamak isterdim. Filmden bir replik: – İnsanın duyguları sanat eserlerine benzer. Sahteleri yapılabilir. Tıpkı gerçek gibi görünebilirler ama sahtedirler. + Sahte mi? – Her şeyin…
Into the Wild’da Christopher McCandless’in öyküsü anlatılır. Amerika’nın en iyi okullarından birisini okurken her şeyi bırakıp ortadan kaybolan bir adamın hikayesi. Düşüncelerimi anlatan kelimelerin git gide anlamsızlaştığını fark ettim.
Merdivenlerden çıkarken orada olmayan bir adamla karşılaştım. Bugün de orada değildi. Keşke dedim keşke gitse.. Kader, fırtınalı bir gecede daha önce birbirlerini görmemiş 10 yabancıyı bir otelde bir araya getirir. Dışarıdaki dünyayla iletişimini kaybeden bu yolcular kısa sürede tuhaf olaylara tanıklık etmeye başlar. Kim olduğunu bilmedikleri biri, seri cinayetler gerçekleştirirken hayatta kalmak gittikçe zorlaşır. Peki ama katil kim?
John Oldman, 14.000 yıldan bu yana yaşayan ve yaşlanmayan bir ölümsüzdür. Kulağa ilginç geldiğine eminim ama bu doğru olabilir mi? Tek mekan çekimli ve bol düşündüren ve sorgulatan bir bilimkurgu. Ben Tevrat’la büyüdüm. Karım Kur’an’la. En büyük oğlum ateist. Kızım ise Hinduizm öğreniyor. Oturma odamda neredeyse dinler savaşı yapılacak kadar yer var ama hepimiz “Yaşa ve Yaşat”ı uyguluyoruz.…
Ölmekten korkmuyorum, yeterince yaşamamış olmaktan korkuyorum. Bay Hiçkimse, ölüm döşeğindeyken genç bir çocukken bir peronda durduğunu anımsar. Tren kalkmak üzeredir. Annesiyle birlikte mi gitmeli, babasıyla mı kalmalı? Bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır. Paralel evrenler?
Eğer şimdi beni vurursan bana dönüşeceksin, anlıyor musun? Mutlak şeylerin değiştirilebileceğini düşünmek bir hatadır. Yukarıdaki replikler filmin özeti diyebilirim. Film neyi anlatıyor? Çok karışık, izledikten sonra bile karışık. Kısaca bir zaman makinemiz var ve görevimiz zamanda seyahat edip suçluların işledikleri suçları işlenmeden onları durdurabilmek! Bu mümkün mü? O kadar kolay değil!
Darth Vader, imparatorluğun gücünü galaksiye yaymaya çalışır ve bir isyan hareketiyle karşılaşır. İyi ile kötünün savaşı da böylelikle başlamış olur. Filmin çıkış yılına göre izlenmesi tavsiye edilir. Ölüm hayatın doğal bir parçasıdır. Etrafından Güç’e dönüşenler olduğunda onlar için sevin. Tutma onlar için yas. Duyma onlara özlem. Bağlılık kıskançlığa yol açar. Gölgesidir hırsın bu. Kendini kaybetmekten korktuğun her şeyden…
