Amin Maalouf’un Semerkant romanı iki farklı zaman diliminde geçer: 11. yüzyıl İran’ı ve 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başları. Ana karakterlerden biri, dönemin büyük düşünürü ve şairi Ömer Hayyam’dır. İslam dünyasının aydınlanma çağında yetişmiş bilim adamı Hayyam, Rubaiyat adlı eseriyle özgürlük, yaşam ve aşk üzerine derin düşüncelerini şiirlerle dile getirir. Ancak, bu düşünceleri ve özgürlüğe olan tutkusu, dönemin tutucu ve baskıcı çevrelerinde tepkiyle karşılanır. Bu dönemde Hayyam, onun koruyucusu ve Selçuklu İmparatoru Nizamülmülk ve gizemli, karizmatik lider Hasan Sabbah ile tanışır. Üçü, kaderin ve siyasetin zorladığı farklı yollara geçer.
Romanın diğer kısmı 20. yüzyıl başında Amerikalı bir tarihçi olan Benjamin Omar Lesage’in Hayyam’ın Rubaiyat’ını bulma çabalarını anlatır. Ancak, Rubaiyat, 1912’de Titanic kazasında denize gömülerek yok olur ve bu, Hayyam’ın özgürlük arayışının simgesi olan Rubaiyat’ın bir efsaneye dönüşmesine neden olur.
Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır.
Bir yanıt yazın